Çok şükür insanlarla iletişim sorunum pek yaşamıyorum. Arada
ne kadar kültür farkı da olsa hemen her kesimden insanla anlaşmanın bir yolu
var ve ben o yolu nereden öğrenmisem, iyi biliyordum.
Hele de Erzurum’da kendime plaket üstüne plaket veriyordum: Aferin bana, tebrikler!
Bir yandan şive
öğrenme çabası, bir yandan da o sonuna kadar değişik kültür ve algı
farklılığı...
Ve daha sayamayacağım birçok etken arasında kendime dostlar buluyor, dostluklar yaşatmaya başlıyordum.
Ve daha sayamayacağım birçok etken arasında kendime dostlar buluyor, dostluklar yaşatmaya başlıyordum.
Bunlardan biri de kantinde çalışan çocuklardan biri, Baki.
Ne kadar sevecen, ne kadar sıcak bir çocuktu baki. Bir de
çirkin! Tam bir ördek yavrusu!
Kirpi gibi saçları, köküne kadar çürük dişleri, ayazdan katran karası rengi olmuş kuru teni. Bir de zayıf! Kupkuru! Sanırsın boğazından bir lokma geçmiyor!
Kirpi gibi saçları, köküne kadar çürük dişleri, ayazdan katran karası rengi olmuş kuru teni. Bir de zayıf! Kupkuru! Sanırsın boğazından bir lokma geçmiyor!
Bakiyle ne zaman samimi olduk tam hatırlamıyorum. Yani o ilk
an...
Hatırlamıyordum işte.
Hatırlamıyordum işte.
Sadece bildiğim bir şey vardı; o da konuştuğumuzdan beri bana hep Arçil Abla demesiydi.
Düşünüyordum, zor bir isme sahip olduğum için beceremeyip
söyleyemiyordur belki diyordum. Aslında ismim yanlış telaffuz edildiğinde
yaptığım ilk iş onları düzeltmek olurdu. “Elçin, benim adım Elçin.”, “Hayır
Işıl değil, Elçin.”, “Evet Seçil’e çok benziyor doğru ama değil, benim adım
Elçin.”, “Yo hayır hayır Çiçek değil, Elçin.”
İnsanlar genelde gıcık bir tip olduğumuz düşünüyor
olabilirdi ama adım hangi maksatla konmuşsa işte aynı maksatla doğru telaffuz
edilmelidir diye düşünürdüm. Hepsi bu.
Gel gör ki baki’ye bir kez bile “benim adım Elçin, Arçil
değil.” demedim. Nedense Baki’nin beni, tıpkı hayatımda yer alan diğer insanlar
gibi yanlış anlayacağını düşünüp, kırılmasını istemiyordum.
Ancak bir gün Baki bana “Şota Abi” dedi.
Haydaaaa!
Bu da nereden çıktı, hem Şota hem abi!
Haydaaaa!
Bu da nereden çıktı, hem Şota hem abi!
“Anlamadım Baki, ne dedin?” diye sordum dalgayla karışık.
“Şota Şota! Şota abi dedim!” dedi gayet kendinden emin ve
gülümseyerek.
“O ne Allah aşkına baki? Şota da ne? Abi de nereden çıktı?”
diyebildim.
“Şota abiyi soruyorum Arçil Abla! Yok mu senin abin?”
“Benim abim? Ha evet, Ercan. Onu mu diyorsun?”
“He he onu sordum onu. Nerede o?”
“Fakültesindeeeee...”
“E gelirdi hep şimdi niye yok?”
“Bilmem. Sınavlar başladı belki o yüzden. Hem sen ona niye
Şota diyorsun?”
“Sana niye Arçil diyorsam ona da o yüzden Şota diyorum Arçil
Abla!”
“Peki, bana neden Arçil abla diyorsun?”
“Trabzonspor’da iki futbolcu var, kardeş onlar biliyor musun
abla. Arçil’le Şota. Şota büyüğü, Arçil küçüğü. Ben de sizi onlara
benzetiyorum. O yüzden sana Arçil abine de Şota diyorum. Hem de sana çok
yakışıyo değil mi ama arçil Abla?”
****Doğunun Parisi****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder