10 Mayıs 2016 Salı

8 – GEZEGEN GELİN GÜLEGEN KIZ

erzurum, dog, girl, atatürk üniversitesi, gezegen


Bizim bölüm başkanı, akıl almaz decede ilginç biriydi. Odasında yok, yok! Bir de bilmediği yok!
Her şeye rağmen içim ısındı bu adama, seviyorum.

Ne zaman başım sıkışacak olsa kendimi onun odasına zor atıyordum.
“Hocam, tornavidanızı alabilir miyim?”, “Hocam sizde shöchler kağıt var mı?”, “Hocam beş numara fırçanız var mı?”, “Hocam en iyi peyniri nereden alabilirim?”, “Hocam burası olmuş mu?”, “Hocam en uygun kiralık evler nerede?”, “Hocam semaver çayınızdan içebilir miyim?”, “Hocam ellerimi lavabonuzda yıkayabilir miyim?”,”Hocam başım ağrıyor.”,  “Hocam şövalem kırıldı!”...,

Kısacası, benden nefret ederdi.

Bütün bunlar yüzünden değil tabi. Anlıyorum ama neden,  onu pek anlayamıyordum.
Ben yine onun beni bu sevmezliğine pek aldırış etmeden odasının yollarını aşındırmaya devam ederdim.

Aradan bir yıl geçti; artık anladım. Meğerse sürekli gülüp durmama bozuluyormuş adamcağız. Hatta her derse fıkra anlatarak başlayan  adam, artık parmağıyla beni göstererek “Fıkra anlatacağım ama sen gülme!” diyerek başlıyordu.

E tabi o öyle söyleyince benim de gülesim geliyordu, başlıyordum kıs kıs gülmeye.
Bana bakıp bakıp suratını ekşiten hocamız, bana pek bozuluyordu. Büyük olasılıkla fıkralar haricinde de gülmeye devam ettiği için.

Yine de aldırmadan ben bildiğimi okuyordum. Bir de elimde değil; yürürken, birine bakarken, bir şeylere bakınırken sürekli gülümser bir ifade var yüzümde. Ne yapabilirim yani, ben de böyleydim işte.

Yıl sonuna yakın bir zamandı, yine hocamın odasının yolunu tuttum.  Bir şey istiyorum yine ondan; o da benim bu takım tıkırdan yana boş bulunmam üstüne bir fıkra daha anlattı. Elbetteki güldüm. 

Hocamın rengi bir anda attı.
Şöyle morun her bir tonunun gidip gelmesini rahatça seyredebildiğim bu renk atması beni biraz ürküttü. Tam olarak ne kadar ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumu kestiremediğimden bu defa güldüğüm için kendime de kızıyordum.

Neyse ki hoca kendini toparlamak için ufak girişimlerde bulundu. Önce derin derin nefes aldı, öfkeli gözleriyle bana bakıp iki elinin başparmaklarını diğer parmak uçlarıyla aynı noktada birleştirip şöyle dedi:

“Bak, bizim buralarda bir laf vardır. Gezegen gelinden, gülegen kızdan, kapıdaki köpek yahşidir.”

Baktım.
Bana köpek dedi.

Düşündüm.
Hayır öyle demedi. Daha da kötüsünü dedi. Bana resmen “it” dedi!

Sinirlerim elden gidiyor,  tutamıyorum!

“Ay hocam! O ne biçim bir lafmış öyle? Kim demiş onu Allah aşkına? Köpek ha! Hem de sokak köpeği! Yani ben, öyle mi?”


Hocam birleştirdiği parmaklarıyla donmuş bir vaziyette bana bakmayı bir süre sürdürdü. Bir an gerçekten de hiç çözülmeyecek sandım. Şükür ki kafasını sallayarak hayretini sessizce ifade ettikten sonra istediğim şeyi verip beni elinin tersiyle odasından def etti! 

****Doğunun Parisi****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder